Güven tek kullanımlıktır. Onu yitirdiğiniz anda çok şeyimizi yitirdiğimizin farkında olsak belki dikkat ederiz. Çünkü toplumsal yaşamanın gereği insan bu hayatta ne olursa olsun güvenmek ister. Ama öyle bir zamanda yaşıyoruz ki kime güveneceğimizi bilmiyoruz. Çünkü kimin ne yapacağını kestiremediğimiz bir zamandayız. Bu yüzden insan bu durumda ister istemez korunmak zorunda hissediyor.

toplumumuzda menfaat ve  para uğruna insanları dolandıran insan müsveddeleri o kadar çoğalmış ki yaptıkları pisliklerin hadi hesabı yok.

Bakıyorsun insanlar çalışıp biriktirdiği paralarını belki yıllarca kirada oturup bir ev sahibi olmak için güvendikleri müteahhitlerin temelden yaptıkları inşaatlara giriyorlar. Tek arzuları

bir ev sahibi olmak ve  kiradan biran önce kurtulmak adına tapusuz senetsiz giriyor riske. Ama müteahhit evleri bir kaç kişiye satıp üstelik evleri bitirmeden teslim etmeden bu insanların paralarını alıp ortadan kayboluyor.     Sonrada ortada ne ev ne para ne de muhatap bulabiliyor. Bütün birikimini bir çırpıda kaybeden bu insanlar kimden nasıl bunun hesabını soracak veya alacaklar tam bir muamma. Kaybolan müteahhitten mi, devletin adaletinden mi yoksa ahirete mi bırakacaklar. Tam bir bilinmezlik.

Aslında devlet bu tür özel yapılara bir denetim getirmeli. Vatandaşın mağdur olmaması için kafa yormalı. Baştan itibaren varsa böyle bir alım satım işi şerh konulmak üzere tapuda kolaylık sağlamalıdır. Yoksa mağdur olanlar günden güne artmaktadır. Çünkü yalanın, dolanın, hilenin, sahtekarlığın, ihanetin olduğu bir dünya olmuş velhasıl.

Bakın bu konuda Robert Bosch derki “İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim”ama günümüz insanı için bu kural pek işlemez oldu.

Sonuç olarak yalansız dolansız bir hayat için insanların güvenini kırmadan bir yaşam sürmeli. Çünkü güven bitti mi yaşam biter. Bilmem anlatabiliyor muyum ?