Urfalı genç bir bakırcı-kalaycı malzemeleri alıp satan tüccar Zonguldak’a gider. 

Urfalı genç bir bakırcı-kalaycı malzemeleri alıp satan tüccar Zonguldak’a gider. 

Zonguldak çarşısında birden karşısında Urfa’nın varlıklı ailelerinden birinin mensubu, bir çok badire atlatmış kötü günler geçiren,  meşhur Urfalı ses sanatçısı hemşehrisi Mukim Tahir’i görür, Mukim Tahir genç hemşerisinin önünden düşünceli, yorgun bitkin bir vaziyette geçer gider. Genç Urfalı arkasından seslenir  ‘’ağaa, ağaaa’’ Mukim Tahir hiç oralı olmaz, genç tekrar daha yüksek sesle seslenir, ‘’ağaa, ağaaa, ağaaa…’’

Mukim Tahir yine hiç duymamış gibi yoluna devam eder, genç koşa koşa Mukim Tahir’in önüne geçer, der ki ; sen Mukim Tahir değil misin ağa, Mukim Tahir der evet benim, genç der; bağırdım duymadınız bu yüzden koştum size yetiştim tanışmak istedim.

Mukim Tahir genç adama der ki, ‘’ oğlum adama, ağa ağa derler malından ederler, yiğit yiğit derler canından ederler ! ’’

Genç Urfalı bu meseleyi oğluna anlatır ve sonra der ki; ben çocuktum Mukim Tahir çarşıda yürürken köstek saati yere  düştü birileri bağırdı ‘’ ağa ağaa kösteğin düştü ‘’ Mukim Tahir de seslenen kişiye dönüp dedi kaldır senin olsun !

 İşte ben Zonguldakta gördüğümde bana söylediği o sözün ne manaya geldiğini çok iyi anladım.