Emevî Devleti’nin güçlü halifelerinden Velid bin Abdülmelik (705–715), Bizans sınırında yer alan ve İslam-Bizans mücadelesi açısından hayati öneme sahip el-Cezire bölgesine kardeşi Mesleme bin Abdülmelik’i vali olarak atadı. Güvenilirliği, askeri dehası ve cesaretiyle tanınan Mesleme, göreve geldikten sonra kısa sürede bölgeyi askeri açıdan yeniden yapılandırmaya başladı.
KİNNESRİN’DEN HARRAN’A TAŞINAN MERKEZ
Mesleme bin Abdülmelik, valiliği döneminde el-Cezire’nin merkezi olan Kinnesrin’i yeterince stratejik bulmadı. Bu nedenle hem Bizans topraklarına yakınlığı hem de lojistik kolaylığı nedeniyle valilik merkezini Harran’a taşıdı. Harran’da kendisi için büyük bir saray inşa ettirdi ve burayı askeri karargâh hâline getirdi. Böylece Güneydoğu Anadolu, İslam ordularının Anadolu’ya açılan kapısı oldu.
BATTAL GAZİ: EFSANE KOMUTANIN EMRİNDE BİR KAHRAMAN
Mesleme’nin en önemli komutanlarından biri de, Türk ve İslam dünyasında destanlaşmış bir kahraman olan Battal Gazi idi. Gerçek adı Abdullah el-Battal olan Battal Gazi, Bizans üzerine düzenlenen seferlerde gösterdiği üstün cesaretle halk arasında bir efsaneye dönüştü. Anadolu topraklarında birçok kaleyi fetheden bu kahraman, Mesleme’nin liderliğinde sayısız gazaya katıldı.
URFA VE HARRAN: ANADOLU’YA AÇILAN İSLAM KAPISI
Urfa ve Harran, Mesleme’nin stratejik hamleleriyle adeta İslam ordularının ileri karakollarına dönüştü. Harran’dan yönetilen seferlerle Bizans sınırları aşılırken, Urfa da lojistik ve askeri hareketlilik açısından kilit bir rol oynadı. Bölgedeki kabileler ve yerleşim yerleri İslam ordularının desteğini alarak, Anadolu içlerine uzanan İslam etkisinin taşıyıcısı oldular.
Mesleme bin Abdülmelik yalnızca başarılı bir komutan değil, aynı zamanda yetkin bir yöneticiydi. Yerel halkla kurduğu ilişkilerde sertlikten ziyade denge ve adaleti ön plana çıkardı. Hristiyan topluluklarla barış içinde bir yönetim sürdü ve bu da onun valilik döneminde bölgenin nispeten istikrarlı bir yapıya kavuşmasını sağladı.
Mesleme bin Abdülmelik’in Harran’ı merkez yapması, sadece dönemsel bir tercih değil, aynı zamanda tarihî bir kırılma noktasıydı. Bu kararla birlikte Harran, uzun yıllar boyunca İslam ordularının kuzeye açılan kapısı, valilerin ikametgahı ve Anadolu’ya yapılan seferlerin kalbi olarak kaldı. Bu dönem, Urfa ve çevresinin tarihsel kimliğini derinden etkileyen bir çağın başlangıcı oldu.