Gündem

Zühd ve zâhid

Zühd ve zâhid
Abone Ol

Muhterem Kardeşlerim…

Allahü Teâlâ, zühd sahiplerini sever.

Helâl malın fazlasından, şüphelilere düşme korkusuyla mübahların çoğunu terk etmeye ve dünya sevgisinden sakınmaya Zühd denir. Zühd sahibine de Zâhid denir.

Zühd 3 türlüdür:

1- Câhilin zühdü, haramlardan uzaklaşmak,

2- Âlimlerin zühdü, helâl olanların fazlasından sakınmak,

3- Âriflerin zühdü, Allahü Teâlâ’yı unutturan her şeyi terk etmektir. (İmam-ı Ahmed)

Bir hadis-i şerif:

“Zühd, Allah’ın sevdiğini sevmek, sevmediğini de sevmemek ve dünyanın helâlinden de sakınmaktır. Zira dünyanın helâline hesap, haramına azap vardır. Kendine acıdığı gibi, bütün Müslümanlara da acımak, haram sözden kaçtığı gibi faydasız sözden de kaçınmak, çok mal ve ziynetten ateşten kaçar gibi kaçmak ve dünyada emelini kısa tutmak zühddür.” [Deylemî]

Hazret-i Ali, “İlim, insanı Allah’ın emrettiği şeylere götürür, zühd ise o şeylere erişilmesini kolaylaştırır” buyuruyor.

İki hadis-i şerif:

“Âhirette, Allahü Teâlâ’ya yakın olanlar, vera ve zühd sahipleridir.” [İbni Lal]

“Zühd ile vera, her gece kalbleri dolaşır, iman ve hayâ bulunan kalblere yerleşir, böyle olmayan kalblerde durmaz, geçip giderler.” [İ. Gazâlî]

İmam-ı Rabbânî hazretleri, “İnsanların en akıllısı zâhiddir. Çünkü o dünyaya gönül bağlamaz” buyuruyor. Birkaç hadis-i şerif:

“Allahü Teâlâ, bir kula hayır murad ettiğinde onu dinde fakih, dünyada zâhid kılar ve ona ayıplarını görecek basiret verir.” [Beyhekî]

“Dünyayı sevmek, bütün hataların başıdır. Dünyadan sakınan, zâhiddir.” [Beyhekî, İbni Ebid-dünya, Hâkim, İ. Süyûtî]

“Mütevazı olmayan zâhid olamaz.” [Taberânî]

“Dünyada zâhid olanı görürseniz, ona yaklaşın, çünkü o hikmet saçar.” [Ebu Ya'lâ]

“Allah’ın ve herkesin beni sevmesi için ne yapayım?” diye soran birine, Peygamber efendimiz, “Dünyadan elini çekip zâhid olursan, Allahü Teâlâ, seni sever. Halkın elindekilere karşı zâhid olursan [Kimsenin malında gözün olmazsa], insanlar da seni sever” buyurur. (İbni Mâce)

Zâhid âlimin 2 rekât namazı, zâhid olmayanın ömür boyu kıldığı namazdan daha sevabdır. (Berîka)

Herkese akıllı denmez

* Hep kendinizi kusurlu, hatalı kabul edin. Mertlik suçu kendinde bilmektir. Peygamber efendimiz vaad ediyor: “Haklı olduğu halde, haksızım, ben hatalıyım diyene Cenneti vaad ediyorum, söz veriyorum” buyuruyor.

* İyi olmak için iyilerle beraber olmak lazımdır. Kulun kalbini ıslah etmesi için, iyilerle beraber olması kadar faydalı bir şey yoktur. Yine kulun fâsıklarla beraber olup, onların işlerine dikkat ve nazar etmesi kadar zararlı bir şey yoktur.

* Yemeği, din kardeşleriyle sürur içinde, fakirlerle ikram ve cömertlikle, diğer insanlarla da mürüvvet içinde yemek lazımdır.

* Her şey için kerem vardır. Kalbin keremi Allahü Teâlâ’dan razı olmak, kadere rıza göstermektir.

* Sizde olmayan meziyetlerle sizi metheden kimsenin, sizde olmayan kötülüklerle de bir gün kötüleyeceğini unutmayın.

* İstediklerini vermediğiniz zaman kızan, kırılan veya küsen arkadaş, gerçek arkadaş değildir.

* Kibir taşıyan kafada, akıla rastlayamazsınız.

* İnsanların ahmak sınıfı, kendilerinin methedilmesinden hoşlananlarıdır.

* Tevekkül, herşeyi Allah’tan bilmek ve rızkı Onun verdiğine inanmaktır.

* Tevekkül, bütün işlerinde Allahü Teâlâ’ya teslim olmak, başa gelen her şeyi Ondan bilip katlanabilmektir.

* İnsana az bir mal yetişir. Çok mal ise kâfi gelmez.

* Bir kimse, sadık bir arkadaşını kaybederse, kendisi için zillettir.

* Hüsnü zannı olanın hayatı hoş geçer.

* Yalan söylemek, emniyeti giderir.

* Ayıplardan uzak arkadaş arayanlar, arkadaşsız kalır.

* Her gün sabahtan akşama kadar camide ibadet edip, Allahü Teâlâ benim rızkımı nereden olsa gönderir, diyen kimse, cahildir. İslamiyet’ten haberi yoktur.

* İhlas, amellerin afetlerinden kurtulmaktır. Tevekkül, rızkın Allahü Teâlâ’dan olduğuna inanmaktır. Zühd, üç türlüdür; cahilin zühdü, haramları terk etmektir. Âlimlerin zühdü, helal olanların fazlasından sakınmaktır. Ariflerin zühdü, Allahü Teâlâ’yı unutturan şeyleri terk etmektir.

* Günah işlemeyi zillet; günahı terk etmeyi mürüvvet görün ve bilin. Günahlar imanı zayıflatır.

* Kulların birbirlerine karşı işledikleri suçlar, kendileri için bir zulümden ibarettir.

* İnsan, her şeye şifa veren tek varlığın Allahü Teâlâ olduğuna inanır; bununla beraber derdine deva olması için ilaç kullanır. Çünkü ilaç bir sebeptir. Şifasını verecek olan ise Allahü Teâlâ’dır.

* Mümin, Allahü Teâlâ’dan korktuğu kadar hiçbir şeyden korkmaz. Şiddetli bir hastalığa yakalanır veya feci bir kaza veya belaya uğrarsa, gizli veya aşikâr; “Ya Rabbi, bana bu belayı neden verdin?” diye şikayetçi olmaz. Bilakis hastalığa, belaya ve kazaya rağmen Allahü Teâlâ’yı zikir ve şükreder.

* Dünyada zahid ol, dünya malına bağlanma! Ahireti isteyici ol, onun için çalış! Her işinde Allahü Teâlâ’yı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun.

* İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbini razı ve memnun etmeye bakmalı, ihlas sahibi olmalıdır.