Mezopotamya ve Orta Doğu’nun en kadim yerleşim merkezlerinden biri olan Şanlıurfa, tarihi geçmişiyle çeşitli inançları da bünyesinde barındırıyor. Günümüzde hala gizemini koruyan Şanlıurfa’daki Ulu Caminin içerisinde bulunan kuyu ile ilgili çeşitli inançlar ortaya atılırken, son zamanlarda ise Hz. İsa’ya ait olan ‘Kutsal Yüz veya Kutsal Mendil’ in kuyunun içinde olduğuna dair söylentiler halk arasında konuşuluyor.

Kuyunun gizemli hikâyesi Edessa ( Urfa) Kralı V.Abgar' ın vebaya yakalanması ile başladığı ve o dönemde zuhur eden cilt hastalığına çare olacak bir ilaç bulunmamasıyla başlar. Kral Abgar ise hastalıktan kurtulmak için son çare olarak o dönemde Galile' de mucizeler yapan ve hastaları iyileştiren birini yani Hz. İsa’yı duyar. Saraydan birkaç kâtibi Hz. İsa’yı kente getirmesini emreder. Kralın yanına gelmeyi kabul etmeyen Hz. İsa, yüzünü yıkar ve sonra boynundaki dua örtüsü ile yüzünü siler ve mucizevî olarak, yüzünün sureti örtüye çıkar ve örtüyü Kral Abgar'a gönderir. Günümüzde ise kesin olmamakla beraber mendilin Ulu Cami içerisinde bulunan kuyuya atıldığını ve kuyu içerisinde bulunan suyun şifalı olduğu söylenir.

 Konu ile ilgili detaylı bilgilerini aktaran Ulu Cami Kâtibi Mehmet Fatih Kahvecibaşı, Urfanatik mikrofonuna konuştu.

“CAMİDE ÜÇ KUYU YER ALIYOR”

Cami Kâtibi Kahvecibaşı şu sözleri kaydetti; “Takriben dört yılla yakın Urfa Ulu Camisinde imam hatiplik yapıyorum. Dinimizde suya,  temizliğe büyük önem veriliyor. Suyun olduğu yerde yaşam var olmuştur. Dinimizde ibadetin ilk başlangıcında temizlik ile yani abdest ile başlıyor. Bundan dolayı tarihi olan Ulu camilerde ve olan camilerde su ihtiyaçlarının karşılanması için su kuyuları açılmıştır. Geçmiş dönemde su kuyularıyla su ihtiyacı karşılanmıştır.  Şanlıurfa’daki Ulu Camimizde üç tane kuyu bulunmaktadır.  Bu kuyuların bir tanesi caminin içinde, bir tanesi medrese bölümünde,  bir diğeri ise mezarlığın içerisinde bulunmaktadır. Üç kuyuda işlev halinde olup su veren kuyulardır. Caminin içerisinde bulunan kuyu her hangi bir kitapta bir delil olamamakla beraber halk arasında söylenen bir söylentidir. Malum Urfa ilimiz birçok medeniyete ev sahipliği yapmış birçok milleti içinde barındırmıştır” ifadelerini kullandı.

ŞİFALI MENDİL KUYUNUN İÇİNDE Mİ?

Urfa ulu camisi ilk olarak inşası sahabe Hz. Ömer döneminde İYAZ  (r.a) vefatından sonra yapıldığına dikkat çeken Katip Kahvecioğlu, “İşte bu caminin inşası o sahabe tarafından yani (Sait Bin Amin) tarafından yaptırıldığına dair bir çok delil de bulunmaktadır. Zaten camimizin içinde mescid-i nebevi yapısıdır. Yani görüntüsü yapı olarak cami olarak inşa edilmiştir. Kiliseden dönme gibi söylentiler tamamen asılsızdır.  Kuyu ile ilgili ise ulu cami ilk inşası Hz. Ömer efendimizin halife olduğu dönemde (El Cezire ) bölgesinin valisi tarafından inşa edilmiştir. Sonraki dönemlerde savaşlar nedeniyle bir süre ulu cami tahribata uğruyor ve farklı amaçlar içinde kullanılmaya başlanıyor.  Şanlıurfa’da Kral Avgar, döneminde burada bir hastalık zuhur ediliyor. Görülen bu hastalıkta cilt hastalığı olarak zuhur ediliyor.   Dönemin kralı da cilt hastalığına yakalanması sonucu Hz. İsa’ya kral tarafından mektup yazılıyor. Mektubu okuyan Hz. İsa aleyhi selam yüzünü sildiği mendili şifa bulmaları için gönderiyor. O dönemlerde şifalı mendilin kaybolmaması için o mendili ulu caminin içerisinde bulunan kuyuya atıldığı söyleniyor. Tabi diğer kuyularda da olabilir. Daha sonra bu kuyudan su içenler şifa buluyor. Günümüzde cilt hastalığı olanlar gelip bu kuyudan su içiyorlar ve şifa buluyorlar. Şifayı veren elbette Allah’ tır ama bu suyu kullanarak Cenabı haktan şifa istiyorlar” dedi.

“15 GÜN KULLANILIRSA ETKİLİ OLUR”

Kuyudan su içenlerin elbette şifa bulduğunu belirten Kavecioğlu, “şimdiye kadar geri dönüşler olmadı ama elbette şifa bulan olmuştur. İnsan her hangi bir şeyin vesilesiyle hele de içinde beş rekat namaz kılınan bir camide bunu örnek gösterebiliriz. Efendim her zaman ikindi vaktinde üzerinde mukabele okunan bir suyun üzerine hiç bir şey olmazsa bile illaki bir faydası vardır. Zemzem suyu hariç diğer bütün sular bizim için eş değerdedir. Sadece zemzem suyu için Allah’ın resulünün hadisi şerifleri vardır. Onun haricinde bütün sular cenabı hakkın o anda şifayı halk etmesiyle alakalıdır. Yani herkeste aynı tecelliliği göstermeyebilir.  Bir defadan da şifa bulunmaz. Örneğin doktora gittiğimizde bile bir ilacı bir defa kullanmakla hiç bir şey olmayacağını biliyoruz. Belli periyotlarla sürekli devam etmek lazım. En az bir 15 gün kullanılırsa etkili olabilir. Elbette vücut da bildiğimiz maddi hastalık birde bilmediğimiz hastalıklar var bunlara da şifa olabiliyor. Hz. İsa’nın yüzünü sildiği ve o mendili bu kuyuya atmasıyla o dönemin halkının cilt sağlığına iyi geldiğine rivayet ettiği söyleniyor” sözlerini kullandı.

“CUMA GÜNLERİ İHTİYACI DAHA FAZLA OLUYOR”

Kuyu suyunun yer altından çıktığını ifade eden Kahvecibaşı;  “Uzun yıllara aşkın bir sürenin belki bin yıla aşkın bir süredir devam ediyor. Kaynak suyudur yer altından çıkıyor. Derinliği tahminen 25 metredir. Kuyu çok derin olmasa da o kadar yakında değildir. Başka camilerde de kuyu var ama ulu cami büyük cami yani dolayısıyla buranın Cuma günü ihtiyacı daha fazla oluyor. Bu ihtiyacın karşılanması da bir kuyuyla karşılanması mümkün değil. Mezarlığın başında ki kuyuda bir tane var. Belki onunla abdest alınıyordu, medrese tarafında olan kuyuda başka ihtiyacı karşılıyor” şeklinde konuştu.