Zaman içinde, birçok bilgi kulaktan kulağa yayılarak toplumda doğru kabul edilir. Ancak bazı bilgiler, bilimsel araştırmaların ve çalışmaların ışığında aslında yanlış olduğu ortaya çıkar. Halk arasında yıllar boyunca doğru sanılan bazı bilgilerin gerçekte yanıltıcı olduğunu görmek, bizi şaşırtabilir.
Bu yanlış bilgilerin ortaya çıkması, bilimsel araştırmaların ve gelişmelerin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Bilgiye dayalı sağlık ve yaşam tarzı kararları almak için güvenilir kaynaklardan bilgi edinmek gerekir. Bu sayede, gerçek doğrulara dayanan bilinçli seçimler yapabilir ve sağlıklı bir yaşam sürdürülebilir.
1. ÇİVİ YAZISI ÇİVİYLE YAZILDI

Çivi yazısı, adını çividen aldığı düşünülse de gerçekte çiviyle yazılmamıştır. Çivi yazısı, antik dönemlerde Mezopotamya ve Sümerler tarafından kullanılan bir yazı sistemi olarak bilinir. Ancak doğrusu, çivi yazısı adını “Stylus” denilen kamış kalemlerle yazılmasından almıştır. Mezopotamya ve Sümerler, kil tabletler üzerine çivi şeklindeki aletlerle yazılarını oluştururlardı. Bu aletler, kil tabakaya iz bırakacak şekilde kullanılırdı. Ancak bu çiviler, gerçek çiviler değildi, daha çok yazıyı oluşturmak için kullanılan aletlerdi. Çivi yazısı, çiviyle değil, bu kamış şeklindeki aletlerle oluşturulan izlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Yazıların şekilleri ve semboller, bu çivi benzeri aletlerin kullanımıyla tabletler üzerinde oluşturulurdu.
2. DEVELER HÖRGÜÇLERİNDE SU TAŞIR
Develer, çöl şartlarında hayatta kalabilmek için benzersiz adaptasyonlara sahip hayvanlardır. Ancak, halk arasında yaygın olarak bilinen “develerin hörgüçlerinde su depolaması” bilgisi yanlıştır. Gerçekte, develer hörgüçlerinde su değil, yüksek miktarda yağ depolarlar. Hörgüçler, develerin sıcak ve kurak çöl ortamında su kaynağına ulaşamadıkları durumlarda vücutlarının enerji ve su ihtiyacını karşılamak için depolama organlarıdır. Develer, besinleri sindirirken elde ettikleri enerjiyi yağa dönüştürürler ve bu yağları hörgüçlerinde depolarlar. Yağ depoları, vücudun su kaynağına ulaşamadığı durumlarda metabolize edilerek enerji üretimine katkı sağlar.
3. YARASALARIN GÖZLERİ GÖRMEZ
Yarasalar hakkında yaygın olarak yanlış bilinenlerden biri, yarasaların kör olduğu düşüncesidir. Ancak gerçek, çoğu yarasanın aslında görme yeteneğine sahip olduğudur. Yarasaların gözleri, gece avlanmalarına ve uçuşları sırasında çevreyi algılamalarına yardımcı olacak şekilde evrimleşmiştir. Yarasalar, ekolokasyon adı verilen bir yöntemle çevrelerini algılarlar. Ekolokasyon, yarasaların çıkardığı yüksek frekanslı ses dalgalarının çevreye yayılması ve nesnelerden yansıyarak geri dönmesi prensibine dayanır. Yarasalar bu yankıları dinleyerek nesnelerin konumunu, büyüklüğünü ve hareketini belirleyebilirler. Bu sayede gece avlanabilir ve engelleri rahatlıkla aşabilirler.
4. KIRMIZI RENK BOĞALARI KIZDIRIR

Boğaların kırmızı rengi görünce öfkelendikleri ve saldırganlaştıkları yaygın bir inanış olsa da gerçekte bu doğru değildir. Boğaların kırmızı renge tepki verdiği düşüncesi bir yanılgıdır. Aslında boğaların renklere karşı sınırlı bir renk algısı vardır ve kırmızıya özel bir tepki göstermezler. Boğa güreşlerinde boğaların hareketli kırmızı pelerinlere saldırmalarının sebebi, pelerinin hareketi ve boğaların içgüdüsel olarak hedefe yönelme eğilimleridir. Pelerinlerin hareketi, boğaların dikkatini çeker ve saldırıya geçmelerini tetikleyebilir. Ancak bu, kırmızı renkten kaynaklanan bir tepki değildir.
5. ISPANAK GÜÇLENDİRİR
Ispanağın güçlendirici etkisi ve içerdiği yüksek demir miktarıyla ilgili yaygın inanışlar, aslında bir yanılgıdan kaynaklanmaktadır. Bu yanılgı, 1870’li yıllarda bir doktorun yazım hatası sonucu ortaya çıkmıştır. İspanak hakkında bir yazı yazan doktor, ondalık işaretini yanlış yere koyarak içerdiği demir miktarının normalden 10 kat daha fazla olduğunu belirtmiştir. Gerçekte ise ıspanak, demir açısından diğer yeşil yapraklı sebzelerle benzer seviyededir. Demirin vücut tarafından emilimi de çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir. Özellikle bitkisel kaynaklı demirin emilimi hayvansal kaynaklı demire göre daha düşüktür.