Ezanın volümünü 80 desibel ile sınırlandırmaya çalışmak gereksiz, ayıp bir çabadır

Murat Bardakçı Diyanet'in ezan sesinin 80 desibeli aşmaması ile ilgili aldığı kararı yazdı.

“Türkiye’de en çok musallat olunan ilk on konuyu sıralayın”diyecek olsalar, en başta mutlaka ezanı sayarım.

Bu memlekette ezanla uğraşıldığı kadar musallat olunmuş ve hâlâ didiklenen bir başka geleneği zor bulursunuz. Ezan, yetmiş küsur sene önce uygulanan Türkçeleştirme zorlamasının ardından bugün de durup durup gündeme getirilen bir mevzudur, sesinin yüksekliğinden şikâyet edenler, hattâ bu yüzden camiye gidip müezzini dövmeye kalkanlar da olur, tatsız şekilde okunan ezan her daim yakınma konusudur ve müftü- sünden Diyanet’ine kadar ezanızapt u rapta almaya”heveslenenler çıkar...

Birileri yine böyle bir hevese kapılıp aşka gelmiş, İstanbul’da ve Ankara’da ezan çalıştayları düzenleyip ezan konusunda bazı kararlar almışlar. Ezanın düzgün okunup okunmadığına dikkat edilmeliymiş, hoparlörlerin vaziyetinin yeniden düzenlenmesi ve imam-hatip liselerine zorunlu dinî musiki dersinin konması gerekirmiş, en önemlisi de ezanın 80 desibeli aşmamasına özen gösterilmeli imiş!

İKİ KONUYU KARIŞTIRMAYIN!

İki konuyu karıştırmayalım: Ezanın kerih, yani tatsız şekilde okunması ile yüksek volüm meselesi tamamen farklıdır!

Ezanın, Türkiye’de artık gittikçe bozuk şekilde okunduğunu kimse inkâr edemez. Bize mahsus olan ve dinleyene asırlar boyunca ruh sükûnu veren ezan üslûbu, özellikle de“Üsküdar tavrı”çoktaaan tarihe intikal etti; İstanbul ezanının yerini makamdan da tavırdan da bîhaber müezzinlerin detone, yani bozuk perdeden falsolu bağırtıları aldı, üstüne üstlük ortalığı bir de Arap tavrının taklidleri kapladı ve neticede Türk ezanına el-Fatiha!

Ama, bozulmanın sebebini başka yerlerde aramaya lüzum yok, tek bir sorumlu vardır, o da Diyanet’tir! Müezzin kadroları için seneler boyunca gelen eş-dost tavsiyelerine, milletvekillerinin tavassutuna yahut değişik cemaatlerin kadrolaşma heveslerine riayet edilir ve müezzinler musiki yeteneği ile müzik kulağına sahip olup olmadıklarına bakılarak değil de“torpil”esasına göre tayin edilirlerse netice işte böyle olur!

Peki, şimdi ne yapılacak? Çalıştayların kararları uygulandığı takdirde ne elde edilecek?

Hiçbirşey! Zira, kerih sesi güzelleştirmek mümkün değildir; hele ses hem kerih, hem de detone ise daha bir felâket! Böyle bir sesi dinlenebilir hâle getiremezsiniz ve her camiye ve mescide birKâni Karacabulabilme merakı, sadece hayalden ibarettir!

OKUYAN VAR AMA KAÇ KİŞİ?

Ezanı güzel ve bu topraklara mahsus şekilde okuyanlar kalmadı değil, hakiki müezzin tek-tük de olsa hâlâ mevcut. Meselâ evde olduğum günlerde arada bir Beşiktaş taraflarından banddan verildiği anlaşılan ama kimin okuduğunu bilmediğim Nihavend’den mükemmel bir ikindi ezanı geliyor...

Ama bu müezzinler artık sadece birkaç kişiden ibarettir ve İstanbul tavrı maalesef bitmiştir! Dolayısı ile yapılması gereken sesi ve kulağı düzeltmeye çalışmak gibi olmayacak işlere girişmek değil, kerih tavırları mümkün olabildiğince yontmaya çalışmak ama yeni kadrolara mutlaka kulak eğitimi almış müezzinleri tayin etmektir!

Ezanın volümünü 80 desibel ile sınırlandırmaya çalışmak ise daha gereksiz, üstelikayıpbir çabadır!

Herhalde bilirsiniz: Normal konuşma 60, telefonun zili 70, çalar saatin zili de 80 desibeldir ve çalıştayların önerisi, ezanın volümünün bir çalar saat seviyesine indirilmesidir!

İnsanlar rahatsız oluyorlarmış, Sultanahmet Meydanı’nda işitilen ezan 120 desibel imiş, bu gürültü kirliliği demekmiş ve turistler ürküyorlarmış!

Sözü edilen“ses kirliliği”nin ne olduğunu biliyor musunuz? Uzun senelerden sonra geçtiğimiz yıllarda tekrar uygulanmaya başlayan bir gelenek, yani Sultanahmet ve Ayasofya’nın minarelerinden okunan“çifte ezan”!

En uzunu üç, haydi bilemediniz dört dakika olan ezana tahammül edemeyenleri sahiplenip o sadâyı işitmek isteyenleri elinizin tersi ile itmeye kalkıştığınız takdirde memleketin âyarlarında bir tuhaflık, bir garabet mevcut demektir.

Çalıştaylar“çağdaşlaşma”hevesi ile modaya uyabilir, hattâ“Bu devirde ezana ne gerek var ki, namaz kılanlar cep telefonlarının saatini kursunlar, olsun bitsin”diye daha da uçuklaşabilirler ama Diyanet’in vazifesi memleketin millî marşında bile geçen ezanın sesini kısmak değil, düzgün okunmasını ve işitilmesini sağlamaktır!

22 Şub 2017 - 08:52 - Gündem

urfanatik.com son bir ayda 2.184.811 kez ziyaret edildi.


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Urfanatik Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Urfanatik Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Urfanatik Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Urfanatik Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.