40 Derece Sıcağın Altında Başka Bir Şehirde Çalışıyorlar

Şanlıurfa'lılar her yıl olduğu gibi bu yılda başka illere çalışmaya gitti. Malatya'da kaysı toplamaya giden Şanlıurfa'lılar sıcaklıklar

Malatya Doğanşehir'de kayısı toplamaya giden Şanlıurfa'lılar keşke şehrimizde çalışma imkanımız olsaydı ama gelin görünki her kesime uygun bir iş bulmak çok zor dedi. Malatya'nın Doğanşehir ilçesinde her yıl olduğu gibi bu yılda kayısılar toplanmaya başlandı, bu yıl Şanlıurfa'dan giden işçiler 40 derece sıcaklığın altında kayısı toplamakta, toplanılan kayısılar ayrıştırılarak sofralarımıza gelmekte.

Adını Hititliler döneminde "Meyve Bahçesi" anlamına gelen "Melitue, Maldiya, Melita" kelimelerinden alan Malatya;da kayısının yanı sıra diğer birçok meyve türünün ekonomik anlamda yetiştiriciliği yapılmaktadır. Elma, armut, kiraz, şeftali, erik, ceviz ve dut Malatya çiftçisinin geçim kaynağı olan meyve türleridir. Fakat halk arasında "Mişmiş"de denilen kayısının Malatya’da ayrı bir önemi vardır.

Malatya'nın Doğanşehir ilçesinde mevsimsel işçi olara çalışan Hakan Tümen yaşadığı zorlukları ve tepkilerini dile getirdi, Tümen; " Keşke şehrimizde çalışma fırsatımız olsaydı, Suriye'liler şehrin her bir sokağını her bir caddesini resmen ele almış girdiğim her bakkalda onlarla karşılaşıyorum ama ben kendi şehrimde çalışamıyorum ve başka bir şehire mevsimlik işçi olarak geliyorum. Adalet bunun neresinde anlam veremiyoruz, çocuklarımla eşimle bu sıcağın altında çalışıyorsam sebebi yeteri kadar ekonomik kaynakların olmayışı değilmidir.

Şehrimizin her bir köşesinde olan Suriye'liler bakkallar marketler, yemek restorantları açabilirken biz neden bu sıcakda kendi şehrimizden uzak bir yerde çalışalım. Yinede çok şükür ama sağlanılan töleranslar biraz iyileştirilmeli bence. Sabah 6'da iş başı yapıyoruz akşam üstü 5'te bırakıyoruz. Öğle yemeğini bile sıcağın altında yiyoruz gerisini siz hesaplayın. Yaşadığımız bu zorlukları yetkililer görürde kendi şehrimizde çalışmamız için belki bazı düzenlemeler yapar" dedi.

Yaşadığı zorlukları dile getiren Hakan Tümen, Şanlıurfa'nın ekonomisinin kalkındırılması gerektiği konuları üzerine eleştiriler yaptı.

Malatya'da her yıl kayısı toplamak için giden mevsimlik işçilerin %75'i Şanlıurfa'lı.

"Kayısı" Nereden Nereye

Bugün Malatya ve Ermenistan dışında, Çin’in kuzey ve kuzey-doğu dağlık alanları, Sinkiang bölgesindeki Tiyan-Şan ve Altay Dağları ile Orta Asya ve Mançurya’yı içine alan çok geniş bir bölgenin kayısının anavatanı olduğu bilinmektedir.
Çin, Orta Asya ve Yakın Doğu olmak üzere kayısının üç gen merkezi bulunmaktadır. Kayısı, anavatanı olan Çin'de Milattan üç bin sene öncesinden beri bilinmekteydi.

Büyük İskender’in Asya Seferleri sırasında (M.Ö. 330-323) İran ve Transkafkaslar üzerinden kayısı önce Anadolu’ya getirilmiştir. Yukarıdaki tarihi bilgiler kayısının Anadolu'da yaklaşık iki bin yıldan fazla bir geçmişinin olduğunu göstermektedir.

Anadolu'dan Batıya yayılışı M.Ö. I. yüzyılda olan kayısı, Romalıların Anadolu’yu istilası sırasında ermeni tüccarları tarafından önce İtalya’ya, sonra Yunanistan’a götürülmüş.Bu ülkelerde Altın Elma" da denilen kayısının tarımına önem verilmiştir. Kayısının İtalya ve Yunanistan’dan diğer Avrupa ülkelerine geçişi çok eskiye dayanmamaktadır. Kayısı 13. yüzyılda İngiltere’ye, 17. yüzyılda ise Fransa ve Amerika’ya götürülmüştür.

Kayısı Türleri

Kayısının Sistematiği

Takım: Rosales

Family: Rosaceae (Gülgiller)

Alt Familya:Prunoidae

Cins: Prunus

Alt Cins: Prunophora

Tür: Prunus armeniaca L.

Son zamanlarda bazı sistematikçiler Prunus cinsinin birbirine benzemeyen çok sayıda tür içermesi nedeniyle kayısıyı Armeniaca cinsine dahil ederek A,rmeniaca vulgaris Lam. olarak isimlendirmektedir.

Malatya'da Kayısının Tarihçesi

Adını Hititliler döneminde "Meyve Bahçesi" anlamına gelen "Melitue, Maldiya, Melita" kelimelerinden alan Malatya;da kayısının yanı sıra diğer birçok meyve türünün ekonomik anlamda yetiştiriciliği yapılmaktadır. Elma, armut, kiraz, şeftali, erik, ceviz ve dut Malatya çiftçisinin geçim kaynağı olan meyve türleridir. Fakat halk arasında "Mişmiş"de denilen kayısının Malatya’da ayrı bir önemi vardır.

Malatya;da kayısının bilinen yazılı tarihi 1655’dir. Bu yılın ilkbahar aylarında Malatya’ya gelen ünlü seyyah Evliya Çelebi 53 bin kişinin yaşadığı şehirde, 7.800 meyve bahçesi ve 7 kayısı çeşidinden bahsetmektedir. Evliya Çelebi Malatya;nın "kırmızı, sarı, beyaz, sulu, etli" adlarında kayısılarının olduğunu, bunları selelerle bahçeden eve getirirken sularını akıtmamak için insanın koşmaktan başka çaresinin olmadığını yazar. Daha da önemlisi sayısını ve hesabını hiç kimsenin bilemeyeceği kadar çok olan zerdalisinden yığınlarla pestiller yapılıp bunların katar katar yüklerle ülke ülke taşındığını vurgular.

Diğer taraftan 1617-1693 yılları arasında yaşamış olan Malatyalı Niyazi Mısri şiirlerinde meyve ağaçları ile donanmış Asbuzu;nun "Cennete benzeyen çok güzel bir doğa parçası" olduğundan bahseder.

Malatya'da ekonomi ve sosyal yaşam kayısı ve üretimene dayanmaktadır. Malatya bugün dünyada üretilen yaş kayısıda 1. sıradadır. Dünyadaki kuru kayısının %90'nını Malatya teşkil eder. Üretilen kayısının %95'i başta Avrupa ülkeleri olmak üzere yurtdışana ihraç edilmektedir.

Kayısı Hakkında Bunları Biliyormusunuz?

Dünyada yaklaşık 1750 kayısı çeşit ve tipinin bulunduğunu, bunların 1230’nun bazı özelliklerinin “Avrupa Kayısı Katalogu”nda 1989 yılında yayınlandığını,

Çekoslovakya’da “Jousyska”; Bulgaristan’da “Persiana”, “Ambrozia Ranna”, “Bijla Kasna”, “Edra Ranna”, “Chehia I”; İtalya’da “Hafzi Hatif 7/53”, “Hamurı Bakkır”, “Hatif 721”, “Hatif Hatif”, “Kalısarıfı”, “Muhittin Bey”; Macaristan’da “Cegledi Mamut”, “Szegedi Mamut” kayısı çeşitlerinin yıllar öncesinde Anadolu’dan götürüldüğünü,

1994 yılında Ermenilerin kayısı bitkisine olan vefa borçlarını ödemek için gümüşten madeni hatıra paraları bastırdığını, madeni hatıra paranın bir yüzünde kayısı yaprağı ve meyvesi, diğer yüzünde ise kayısının İngilizce ve Ermenice isimlerinin bulunduğunu,

İngilizce karşılığı “apricot” olan kayısının kelime kökünün Latince’de “erken olgunlaşan küçük meyve” veya “erken olgunlaşan küçük elma” anlamına gelen “pecoquum” olduğunu, bu kelimeyi ilk defa M.Ö. I. yüzyılda kayısıyı Yakın Doğudan Roma’ya getiren askerlerin kullandığını,

2001 yılında Türk Patent Enstitüsü tarafından Malatya Kayısısı’nın coğrafik işaret olarak tescil edildiğini ve Türkiye’nin başka illerinde üretilen yaş ve kuru kayısıların Malatya Kayısısı adı altında satmanın artık suç olduğunu,

Kayısı meyvelerinin en ideal lezzet ve aromaya ağaç üzerinde tam olgunluk safhasında ulaştığını, fakat bu safhada hasat edilen meyvelerin kalitesini kısa sürede kaybettiğini,

Yunan Mitolojisi’ndeki ünlü “Altın Elma (Golden Apples)” efsanesinin aslında kayısı işaret ettiğini,

Eski İran ve Mısır’da kayısıya “Güneşin altın yumurtası (The golden eggs of sun)” dendiğini,

Bazı kaynaklarda kayısıya “Ermeni Eriği (Armenian Plum)” isminin verildiğini,

Kuru kayısının vitamin ve mineral madde bakımından baldan daha besleyici olduğunu,

Hindistan’da birçok yemek ve salatalara ekşi tat vermek için (sirke yerine) güneşte kurutulmuş zerdali meyvesinin kullanıldığını biliyor musunuz?

M.S. 200’lü yıllarda bir yemek kitabı yazan Romalı Apicius kitabında kuru kayısı, şarap, sirke ve baldan yapılan bir kayısı mezesinin ve kayısı, badem, şarap, zeytin yağı ve baldan yapılan bir tavuk yemeğinin tariflerini verdiğini,

Endülüslü kadınların, erkekleri etkilemek için eteklerinin altına kayısı yaprakları ve çiçekleri koyduklarını,

“Kayısı ağacını ağlatan adam” olarak da ünlenen Djivan Gasparyan’ın “Cennetten Kayısılar (Apricots from Eden)”adını verdiği bir albümü 1996 yılında New York’ta çıkardığını,

Malatya'da yaklaşık 20 milyon, dünya da ise yaklaşık 70.000.000 adet kayısı ağacı bulunduğunu,

Hindistan ve Doğu Tibet arasında bulunan Kinnaur’da (Himalaya Paradesh) kayısı tohumlarından çıkarılan yağın yemek yağı olarak kullanıldığını,

İnciaz Eriği, Plumcot, Pluot ve Aprium’un birer kayısı X erik melezi olduğunu,

Rüyada kayısı meyvesi görmenin, gelecekte güzel bir haber alınacağına, kayısı yemenin ise şansın iyi gideceği anlamına geldiğini,

Dünyanın en kaliteli zurna ve düdük gibi üflemeli müzik aletlerinin Ermeni Ustalar tarafından kayısı ağacından yapıldığını,

M.Ö. 551-479 yılları arasında yaşayan ünlü filozof Konfüçyüs’ün felsefesini Qufu Şehri’ndeki bir kayısı ağacının gölgesinde (Apricot Tree Pavilion [Xing Tan Ge]) öğrencilerine öğrettiğini,

Kuru meyveleri daha önce bilinmesine karşılık kayısının İngiltere’de ilk defa Kral VIII Henry’in sarayında bahçıvanları tarafından 1542’de yetiştirildiğini,

Geleneksel Arap Mutfağı’nda, kuru kayısının etli yemeklerin yapımında yemek malzemesi olarak kullanıldığını,

M.S. I. yüzyılda Romalı doğa bilimci Büyük Pliny’in kayısıyı büyüklük bakımından erik ve şeftali arasında bir meyve olarak tarif ettiğini,

Kayısıyı Yeni Dünyaya götüren İspanyolların önce kayısıyı Meksika’da yetiştirmek istediklerini başarılı sonuç alamayınca Kaliforniya’ya götürdüklerini,

Hintlilerin “Chatni (Chutney)” ismini verdikleri şeker, baharat, üzüm ve ekşi kuru kayısıların karışımı ile hazırladıkları tatlı-ekşi karışımı bir yiyeceği fazlaca sevdiklerini biliyor musunuz?

17 Tem 2017 - 15:10 Şanliurfa- Gündem

urfanatik.com son bir ayda 2.184.811 kez ziyaret edildi.


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Urfanatik Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Urfanatik Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Urfanatik Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Urfanatik Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.