TÜRKİYE VE ÇELİŞKİLERİ

Türkiye çok garip bir ülke! Adım başı çelişki adım başı tezat politikalar ve uygulamalar… Yeni bir durum değil kökleri çok eskilere dayanıyor

Türkiye çok garip bir ülke! Adım başı çelişki, adım başı tezat politikalar ve uygulamalar…

Yeni bir durum değil kökleri çok eskilere dayanıyor bu tezatlığın.

Ne tam demokrasi, ne tam feodal yapı, ne oligarşi, ne de teokrasi…

Hiçbiri tek başına tam hakim olamamış bu ülkede.

Ama hepsinden kırıntılar da alınmış bir şekilde.

Yazılı kanunlar, ahlak kuralları, din kuralları, töre, feodal kurallar gibi toplumun hareket alanını belirleyen yaptırım ve kaideler küçük parçacıklar halinde bir araya gelerek yeni bir yönetim anlayışını ortaya çıkmıştır. Literatürde olmasa da bugün buna ‘Türk Usulü Demokrasi’ demek daha doğru olur.

Türkiye’yi garip kılan bir başka unsur da kendi kimlik sorunudur.

Ne doğulu, ne Batılı; ne Avrupalı, ne Asyalı…

Kimliğimiz ve yerimiz net değil yani!

Bazen Avrupalı olmaya çalışıyoruz, bazen yaptıklarımızla Doğulu olduğumuzu tescil ediyoruz…

200 Yıldır kendimize Avrupalı dedirtmek için bir çemberin etrafında yürüdük durduk. Aslında çok yürüdük; bıkmadan, usanmadan. Ama dairesel bir yolda yürüdüğümüz için bir süre sonra yine aynı yere geldik.

Başa yani!

Bir türlü dedirtemedik o sihirli sözü Avrupalılara!

“Evet, Türkiye Batı Demokrasisinin saygın bir üyesidir,” sözünü duyamadık hiçbir zaman.

Madalyonun bize bakan tarafı bize parlak göründüğünden ve herkesin bizimle aynı açıdan baktığını düşündüğümüzden bir anlam veremedik bir türlü olanlara, söylenenlere…

Oysa madalyonun bir tarafı daha var; Avrupa’ya, Dünya’ya dönük olan tarafı.

Bizim göremediğimiz ya da görmek istemediğimiz taraf yani…

Dev aynasından bakınca dünyanın en güçlü devletlerinden biri olarak görüyoruz kendimizi.

Oysa halkın yaşantısına bakınca yüzde 10’un üzerinde bir işsizlik (resmi rakamlara göre) var. Açlık ve yoksulluk sınırının altında milyonlarca insan yaşıyor (veya yaşamaya çalışıyor)…

Bir taraftan bir Türk dünyaya bedeldir diyoruz ama bir taraftan da bir Amerikalının dudaklarının arasından çıkan bir sözü günlerce altın tepside servis yapıyoruz birbirimize.

Gayrisafi milli hasılada kişi başına 9-10 bin dolar düşüyor.

Düşüyor düşmesine de bir taraftan Türkiye’deki yüzde 80’lik gelirin, yüzde 20’lik bir kesimin cebine gittiği de bir gerçek! Yani kocaman bir gelir uçurumu!

Bir taraftan Avrupa Birliği’ne girmek için nutuklar atıyoruz (sadece nutuk ama), bir taraftan adamları ‘gavur’ ilan edip Türkiye’yi bölmeye çalışan kocaman bir şer cephesi olarak lanse ediyoruz (Adamlar sana zorla gel gir demiyor ki)…

Bir taraftan Kürtlerle bin yıldır kardeşiz diyoruz bir taraftan Kürtlerin varlık ve kazanımlarına tahammül edemiyor topluma nefret söylemlerini pompalıyoruz.

Bir taraftan IŞİD’e karşı koalisyonda yer alıyoruz diğer taraftan bin yıllık kardeşimiz komşumuz olan Kürtler IŞİD’i geriletince suyu bulandırıyoruz!

Bir taraftan Batı Medeniyetini siyonizmin kuklası olarak görüyoruz bir taraftan sıkıştığımızda onlara sığınıyoruz. Büyük Ortadoğu Projesinin büyük ortağı olmak için can atıyoruz. Büyük şirketleriyle ortak olmak için her dediklerine boyun eğiyoruz…

Bir taraftan siyasi partiler demokrasimizin vazgeçilmez unsurlarıdır diyoruz bir taraftan hala yüzde 10 gibi barajlardan medet umuyoruz…

Bir taraftan Taksim’de miting yapmak isteyen işçileri engellemekle zafer kazanmış bir komutan gibi göksümüz kabarıyor (bu zafer olsa olsa *Pirus Zaferi olabilir), bir taraftan yılbaşılarda sabahlara kadar içki içerek ‘taciz’ avına çıkan yüzkarası insanlara ve maç holiganlarına Taksim’i sınırsızca açıyoruz…

Bir tarafta insan haklarından bahsediyoruz, bir tarafta elinde bir dövizle yürümek isteyenlerin üzerine yürüyoruz…

Bir tarafta kendi içimizdeki sorunları, anti demokratik uygulamaları görmezden geliyoruz, bir taraftan ne zamanki bir Avrupa başkentine gidiyoruz orada demokrasi havarisi kesiliyoruz.

Bir taraftan nüfus planlaması için ülkede seferberlik ilan ediyoruz, bir taraftan 3 çocuk laflarını dilimize doluyoruz…

Bir taraftan… Bir taraftan…

Bu taraflar çok!

Bu her bir taraf bir çelişkimiz anlamına geliyor.

Bunlar madalyonun bize görünmeyen tarafını oluşturuyor.

Ne zamanki her iki taraftan bakınca kendimizi aynı görür ve dairesel yoldan çıkıp dümdüz yola gireriz o zaman çelişkiler denizinden karaya çıkmış oluruz…

*Pirus Zaferi: Çok kayıplar verilerek kazanılan, aslında kazananı ve kaybedeni belli olmayan savaş için kullanılır.

#

25 Haz 2015 - 06:11 - Gündem

urfanatik.com son bir ayda 2.184.811 kez ziyaret edildi.


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Urfanatik Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Urfanatik Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Urfanatik Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Urfanatik Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.