Keşke insanın doğduğu yer kaderi olmasaydı!

İnsanın doğduğu yer kaderi oluyor ya o çok koyuyor. Türkiye'de yaşayan nüfusun yarısından fazlası 'Keşke yurt dışında yaşasaydım”

İnsanın doğduğu yer, kaderi oluyor ya o çok koyuyor. Türkiye’de yaşayan nüfusun yarısından fazlası, “Keşke yurt dışında yaşasaydım” diyor.

Nedeni çok açık! Türkiye, o eski Türkiye değil.

- ileri demokrasi dediler, Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığı karışır oldu. Cumhurbaşkanı, aynı zamanda Başbakanlık yapıyor.

- Ülkede bir savaşa sürüklenmek istiyor, Cumhurbaşkanı bir sigaraya takıyor.

-301 madenci hayatını kaybetti, önlem alınmadı. 18 madenci daha enkaz altında, Bakan çıkmış, onların borçlarının silindiğini söylüyor.

-Canla başla götürülmeye çalışılan bir çözüm süreci için Başbakan yardımcısı, “Biz sürece mahkum da değiliz, mecbur da değiliz” diyor.

Yani Türkiye “Trajedi-Komik” denilecek hale geldi. Bir yandan trajedi yaşanıyor, diğer yandan hükümet zirvesinin yaptığı komik geliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, balkonda sigara içenlere “terbiyesiz herif” diyor da, kaybolan hayatlara bir şey demiyor. Kanın durması için muhataplara seslenmesi gerekiyorken, sigara içenler için zabıtaya sesleniyor. Trajik bir durum.

Erdoğan, hala muhalefeti topa tutuyor. AKP’ye bir şey demiyor. Oysa Cumhurbaşkanı bütün partilere eşit mesafede olmalı, herkesi duyarlı olmaya davet etmeli.

Çıkmış, “Sabrın da bir sınırı var” diyor. Sormak istiyorum; Sabrı taşınca bir Cumhurbaşkanı ne yapar?

Yoksa mevcut kaosu daha da içinden çıkılamaz bir hale mi getirecek? Karşı güç mü oluşturacak? Ya da ileri demokrasinin getirdikleri mi bunlar?

Roboski’de katliam oldu, failler yakalanmadı. Soma’da katliam oldu, yine bir gelişme olmadı. Ve ne acıdır ki; Bir lise öğrencisi, madenin çıkarıldığı bölgeleri coğrafya derslerinden değil, ülkede meydana gelen maden kazalarından öğreniyor.

Çünkü o kadar çok maden kazası oluyor ki herkes en az bir maden mühendisi kadar konuyu biliyor ve madenin nerelerde çıkarıldığını biliyor.

Çünkü her seferinde madende çökme oluyor. Herhangi bir can güvenliği bulunmayan işçiler ölüyor.

Ve Ulaştırma Bakanı çıkmış, “Madende kalan işçilerin kredi borcu siliniyor” diyor. Bu şekilde aileleri teselli etmeye çalışıyor. Bu durum karşısında insan güleceğini mi ağlayacağını mı şaşırıyor.

Koskoca Türkiye, 8 gündür bir madenden işçileri çıkartamıyorsa, gücünü tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Bir ülke nasıl olur da 8 boyunca işçilere ulaşamaz? Yoksa amaç farklı mı? Belki de maden ocağı yıkılmasın diye çalışmalar yavaş yürütülüyor. Belki de maden ocağı 18 candan daha değerlidir kim bilir?

Çözüm sürecine gelince, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yani en güçlü söz sahibi… “Biz sürece mahkum değiliz, mecbur da değiliz” diyor. O zaman kim mahkum ve mecbur? PKK mı? Çözüm süreci için masaya oturan kim, kan dursun isteyen kim? Ne demek mecbur değiliz?

Sırrı Süreyya Önder’in de dediği gibi, hem mecbursunuz, hem mahkumsunuz. Eğer süreç başarıyla tamamlansın istiyorsan, mecbursun. Sen de, HDP de! Hatta herkes.

Ve çözüm sürecinin başarılı olması için öncelikle IŞİD terörünün bitirilmesi lazım. Zira IŞİD tehlikesi oldukça PKK’nın silah bırakması mümkün değil. Bunun da yolu Kobani’den geçer. Kobani bu yüzden önemli!

Tüm trajediler karşısında komik çözümler üretilmeye çalışıldığı için insanın doğduğu yer kaderi olmasaydı keşke.

#

04 Kas 2014 - 00:00 - Gündem

urfanatik.com son bir ayda 2.043.337 kez ziyaret edildi.


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Urfanatik Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Urfanatik Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Urfanatik Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Urfanatik Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.