2080 URFASINDAN MEKTUP VAR!

Sevgili dedelerim ninelerim ve büyüklerim! 2080 Yılının Urfa'sından yazıyorum bu satırları… Biliyorum çoğunuz şuanda dünyada değilsiniz.

Sevgili dedelerim, ninelerim ve büyüklerim!

2080 Yılının Urfa’sından yazıyorum bu satırları…

Biliyorum çoğunuz şuanda dünyada değilsiniz. Biz de sizin zamanınızda henüz yoktuk. Kimimiz daha yeni doğmuş, dünyanın farkında değildik.

Öncelikle sizi rahmetle anıyor ve torunlarımıza hep anlatıyoruz…

Ama bir konu var ki anlatmakta zorlanıyoruz, torunlara izah edemiyoruz…

Belki anlatınca hak vereceksiniz. Hemen konuya gireyim.

Şuanda Mevsim yaz…

Urfa’da ramazan ayı ve iftara birkaç dakika var!

Küresel ısınmadan dolayı hava çok sıcak… Bazen gölgede 55 dereceyi bulduğu oluyor.

Şimdi biraz düşün ve kendini bizim yerimize koy! 2080’de yaşıyorsun.

İftar sofrasına oturulmuş, sofrada sizin torunlarınızın çocukları gençler de var…

Herkesin kulağı ezanda ve gözleri önünde duran kişi sayısına göre konmuş bardaklardaki suda…

Yüreğiniz çatır çatır yanıyor! Dudaklarınız kurumuş, konuşmaktan kaçınıyorsunuz çevredekilerle… Bedenler ateşe kesmiş!

“Acıkmadım, sadece susadım diyor kimisi!”

Aslında acıkmışız ama susuzluk onu bastırmış…

Ve nihayet okunuyor ezan, açılıyor iftarlar!

Hemen bardaktaki suya asılıyoruz. Bir bardak yetmiyor! Doya doya içmek istiyorsun!

İkinci yudumda yanındaki bir el bardağı çekiyor elinden!

“Hayır,” diyor. “Hayır, içemesin hepsini! O suda torunların da hakkı var! Onlara yetmeyecek!”

“Büyükler çok içti bu sudan zamanında… Yarım bardak içeceksin, bununla idare edeceksin,” diyecek bir başka torun!

İstemeye istemeye, gözün içinde kala kala bırakacaksın bardaktaki yarım suyu! Yemek de yiyemeyeceksin bu nedenle!

Şöyle doya doya su içemedikten sonra yemeğin ne anlamı olur diyeceksin kendi kendine!

Başlarsın kebabı dürüm etmeye ince ekmekle!

Alttan damlamaya başlar dürümün! Ellerin yağlanır! Tam o sırada ellerini yeterince yıkayamayacağın gelir aklına!

İkinci dürüme iştahın kalmaz, vazgeçersin!

Masadaki tatlıya takılacak gözün, canın çekecek ama sonrasını düşüneceksin! Yedikten sonra su içemesem ben ne yaparım, diyorsun!

Her akşam olduğu gibi yine başlar sofrada su kavgası!

Ve torunlar bir bir konuşur, konuşurken başın öne eğilir!

Bardağı ağzından çeken ses devam eder:

Sen zamanında çok içtin, kana kana başına diktin suyu!

Rastgele kullandın…

Arabanı yıkadın bol bol!

Taktın hortumu serinlemek için, sağı solu suladın!

Yıkanırken ölçülü davranmadın!

Fazla mahsul olur diyerek tarlaya bahçeye bilinçsizce su verdin!

Evdeki damlayan bozuk muslukları bile tamir etmedin aylarca…!

O kadar uyarılar yapıldı, o kadar küresel ısınmadan söz edildi hiç aldırmadın. Suyun bitemeyeceğini düşündün hep!

Aslında çevrendeki bir çok kişi senin gibi düşünüyordu! Bizi susuz bırakmak için sen yalnız değildin! Bütün Türkiye arkandaydı!

Hükümetler bile çoğu zaman bunun farkında değildi.

Herkes adeta suyu daha fazla tüketmek için yarışa girmişti…

2000’li yıllarda dünyadaki 1.1 milyar insanın susuz yaşadığını görmemezlikten geldin. Günde 3 bin 800 çocuğun susuzluk ve susuzluğa bağlı hastalıklardan ölmesi senin için bir şey ifade etmedi!

Yine o yıllarda Birleşmiş Milletler, Türkiye Jeoloji Mühendisleri ve duyarlı kuruluşların defalarca uyarılarda bulunduğunu öğrendik!

Mesela 2007 yılında Birleşmiş Milletler demiş ki ‘2025 yılında 2 milyar insan susuz kalacak! 2050’de ise 7 milyar kişi … Bu ne demek biliyor musunuz? Yakında 1 bardak su için insanlar birbirini vuracak!

2000’li yılların başında dünya su zenginliği bakımından gruplara ayrılmıştı.

Yılda kişi başına 10 bin metreküp suyu olanlar “su zengini”, 3 bin ile 10 bin arasında olanlar “yeterli suyu olanlar”, bin ile 3 bin arasında olan “su sıkıntısı olan”, kişi başı bin metreküpün altında olanlar ise “su fakiri” olarak tanımlanmasına ve Türkiye bin 600 metreküple su sıkıntısı olan ülkeler kategorisinde olmasına rağmen buna yönelik gerekli tedbirler alınmadı….

Yıllarca suyun içinde oynarken arkadan gelenleri düşünmedin. Peki şimdi arkadan gelenlerin suyu nerede söyler misiniz?

Bizim çocukların bu dünyanın nimetlerinden yararlanma hakkı yok mu!?

Bitmez sandınız dünya nimetlerini! Hele “su gibi aziz” bir ihtiyacımızı…

Bizim ne günahımız vardı ki bize susuz, kurak, çorak bir dünya bıraktınız!

“Su hayattır” dediniz ama sadece kendi hayatınızı düşündünüz!

Dünyadaki kaynakları sadece kendinizin sandınız. Oysa bu kaynaklarda sizden sonra gelenlerin, bizim ve bizden sonra gelenlerin de hakkı vardı.

Şimdi biz torunlarımıza nasıl anlatacağız hayatlarını yıllar önceden sizin çaldığınızı!

Bugün dünyanın çöle dönmesinde sizin payınızın büyük olduğunu hatırlatmak istedim. Her şeye rağmen büyüğümüz olarak sizleri saygıyla anıyor keşke biraz da bizi düşünseydiniz diyorum

Torununun Torunu

#

13 Tem 2015 - 05:52 - Gündem

urfanatik.com son bir ayda 2.184.811 kez ziyaret edildi.


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Urfanatik Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Urfanatik Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Urfanatik Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Urfanatik Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.